10 Ekim 2008 Cuma

İngilizce


Rahatsızlığımız bir ders olarak hatta daha da açık olmak gerekirse üniversitede okutulan bir ders olarak İngilizce den kaynaklanmakta. Üniversitenin olayı nasıldır: hoca - ki bu genellikle prof en azından bir yard.doç tir- gelir sınıfa sınıfta insan varmış yokmuş umurunda olmadan dersini konusunu anlatır, yoklama kağıdını verir atan hem kendine hem arkadaşına imza atar –ki ister 2 saatlik ders olsun ister 5 kredilik- tek imza atılır. Sonra hoca haydi gençler dağılabilirsiniz ders bitti der ve toplar kitaplarını gider. Ancak İngilizce dersi tamamen farklıdır ki en son geçirmiş olduğum ders tamamen saçmalıktı. Stajyer tipinde otuzuna basmamış bir taze geliyor efendim derse. Ve hoca diye baktığımız bu şahsiyet herkesin her derse mutlaka kitapla gelmesini istiyor hatta bu yetmiyor bizden Redhouse kırmızı sözlüklerden, bir de çalışma kitabı adını verdiği fotokopicide hazırlanmış dosyadan almamızı istiyor. Tüm bu isteklerinin bizi lise yıllarımıza döndürmeye yetmediğini düşünmüş olacak ki dersin notunun yüzde 10 nun derse katılmamıza göre belirleneceğini söylüyor. Son darbeyi de 3 saatlik dersin her saatinin başında yoklama alacağını belirterek indiriyor. Şimdi sorarım size periyodik olarak biz zilin çalmaması ve öğrencilerin derse önlükle gelmemesi dışında ne farkı var bu dersin lisedeki derslerden. Bu mudur yani üniversite eğitimi? Ayrıca ne diye üniversitede İngilizce öğretilir ki? Liseye kadar halledilmeli bence İngilizce eğitim. Herkes bilerek gelsin bilmeyen isterse hazırlığını okusun üniversitesinde , sonra oooh mis gibi geçirsin üniversite hayatını. Bitsin artık bu çile…

Hiç yorum yok: