25 Ağustos 2009 Salı

Kötü reklam


Reklamın iyisi kötüsü olmaz diye bir laf var. Kesinlikle katılmıyorum. Güzel reklam her zaman için ürünün popülaritesini arttırır. Zekice düşünülmüş bir reklam her zaman her yerde konuşulur. Ama ne yazıkki pazarlama konusunda iyi çalışılmamış reklamlar da çok. Misal Demet Akbağ ın oynadığı çorba reklamı. Bir çorba reklamında neden Demet hanım oynatılır ki? Aşçı mı kendisi? Ya da oynadığı karakter çorbayla özdeşleşmiş biri mi? Bu kıyafetler çekilince üstüne, daha bir çorbacı mı duruyor? Sebebini anlayabilmiş değilim. Öğrenci evinde yaşadığımdan hazır çorba sıklıkla tüketilen bir şey evde. Ama ne yalan söyleyeyim bu reklam benim bu ürünü almam için sebep değil. Zaten hedef kitle sen değilsin diyebilirsiniz de yani ev kadını tipi mi var şimdi bu reklamdaki karakterde? Hangi kadın yemek yapmadan saçlarını kuaförde yaptırır bir de yetmezmiş gibi o iğrenç şeyi kafasına geçirir. Yapmayın...

21 Ağustos 2009 Cuma

Bitmese de kalsak daha


----Bu bir maç yazısı değildir----

Akşam maç bittiğinde herkesin aklında aynı düşünce vardı; yahu oynayın biraz daha, beş dakka on dakka farketmez. Farkı neyse ödeyelim. Çünkü yetmemişti kimseye 90 dakika. Tamam rakip , "rakip" değildi ama yine de taraftar olarak biz istediğimizi almıştık. Ki Arda,Elano,Kewell,Keita dörtlüsünün ataklarını izlemek başka hangi takım taraftarına nasip olur ki?

Gollerden sonra klasikleşen gol marşı yerine , Keita da "Abdulkadir", Kewell da "Dady cool" şarkılarının çalınması da taraftarın neşesine neşe kattı. Sayın rejimiz(bunu da kullandım) diğer topçularımıza da böyle marşlar bulabilirse , Sami Yen bu sene her maç full çeker.

Son olarak dün akşamdan beri ağzımdan düşmeyen cümleyi söylemek istiyorum: Bu Keita insan değil...

18 Ağustos 2009 Salı

Kıssadan Hisse


Patates postunu yazarken aklıma geldi ;

Zamanında ormanın birinde yaşayan bir ayını tarlası varmış. Ama hiç kullanmazmış kimseye de kullandırtmazmış. Kullanmak isteyenlerden yetiştirdikleri ürünün yarısını almak istermiş. Tavşan bir gün yeni bir teklifle gelmiş ayıya. Demiş ki tarlaya ektiğim ürünün altı senin olsun üstü benim. Bu da yarısına tekabül eder ne dersin demiş. Ayı kabul etmiş. Tavşan o sene buğday ekmiş tarlaya. Hasat zamanı bütün başakları toplamış ayıya sapları bırakmış. Ayı bozulmuş bu işe.

Ertesi sene tavşan tekrar gelmiş tarla için. Ayı demiş bu sefer üstünü ben alacağım altı senin olsun. Tavşan eyvallah demiş. Bu sefer de patates ekmiş tavşan tarlaya. Hasat zamanı ayıya gidip şu saplarını topla da patateslerimi çıkar
ayım demiş. Ayı daha da sinirlenmiş bu işe.

Ertesi yıl tavşan tekrar çıkagelmiş. Ayı iki senenin tecrübesiyle demiş ki ; bu sefer altını da üstünü de ben alacağım. Tavşan bu teklifi de kabul etmiş. O sene de tarlaya mısır ekmiş. Hasat zamanı toplamış bütün mısırları. Ne kadar sap püskül varsa bırakmış allaaan ayısına...


Tavşan gibi doğru hamleler yaptıktan sonra her zaman kazançlı çıkmak mümkün olur bu hayatta... Kötü örnek alınmaz :

Yine mi patates


Replik en unutmadığım Yeşilçam sahnelerinden birisidir. Şaban tencerenin kapağını açar patatesi görür ve "yine mi patates" der. Gariban yemeği olarak nitelendirilmesi bence o zamana rastlar.

En kolay bulunan, binbir çeşit yemeği yapılan bir sebze patates. Hele ki öğrenci evlerinin vazgeçilmezidir. Misafire kahvaltı da patatesli yumurta yapılır. Akşam yemek hazırlamak zor gelince patates-ekmek yapılır. Sosisle beraber mükemmel ikililerden birini oluşturur -patso-. Çok da faydalıdır ayrıca. Şişlikleri indirir. Fazla tuzu çeker.

İlkokuldaki resim derslerinin en keyifli aparatıdır ayrıca. Fırçadan boya kaleminden kolaydır kullanması. Zaten babalar keser evde siz de getirip basarsınız.

Ekimi de kolaydır. Gömersiniz çıkar hiç bişeye gerek duymaz. Hatırlıyorum bir dönem patates patlaması yaşanmıştı ülkemizde. Dondurmasını bile yapmışlardır. Her köşe de bir kumpirci peyda oluvermişti. Yemek programlarında her gün patatesin ayrı bir şeklini yapıyorlardı. Sonuç olarak çok büyük bir nimet patates. Sakın ha hor görmeyin amaan patates işte diye.