27 Ocak 2009 Salı

En zor zanaat


Okul çağında küçük kardeşi olan herkes bilir onunla yaşamanın zorluğunu. Çünkü büyük kardeş, aile bireyleri için, her zaman evde küçüğe derslerinde yardımcı olmak zorunda olan bir beleş özel ders hocasıdır. Anne baba da geçmiştir bu yollardan ama abinin/ablanın bilgileri daha tazedir ve en önemlisi ne derlerse yapmak zorundadır. İlk bir kaç sefer abi/abla severek yapar bu işi. Ama ne yazıkki hiç bir zaman küçük kardeş sizin o yaşlarda sahip olduğunuz zeka seviyesinde değildir ya da siz onun seviyesine inemezsiniz. Eğer ki öğretmenlik alanına ilginiz yoksa ya da öğretmekten zevk almıyorsanız bu durum sizin için bir işkence haline gelebilir. Kardeş sorar siz anlatırsınız ama o anlamaz. Çok güzel bir daha anlatırsınız ama o bir daha anlamaz. Bir öğretmen sabrına sahip olamadığınız için sonunda patlarsınız . Sonra kardeş en iyi yaptığı işi yapmaya başlar ve çirkefleşerek zırlamaya başlar. Aile büyükleri tabiki onun tarafını tutar ve sizi kötü bir öğretici olmakla suçlarlar. Siz öğretmen olmadığınıza ikna ettiğinizde bu sefer suçlamalar "sen ne biçim abisin/ablasın" şeklini alır. En sonunda onlar kardeşi teselli etmek için bir sevgi çemberi oluştururlar ve siz bunun dışında kalırsınız. Eminim bu her ailede yaşanmış bir durumdur. Ben yaşamadım diyen varsa kusura bakmasın öyleyse kardeşi ondan zeki çıkmış derim ben. Tam bu satırları yazarken işte görev yine çağırıyor, yavru kurt ulumaya başladı.

25 Ocak 2009 Pazar

Ayıptır


Dün oynanan Sivasspor-Galatasaray maçında ilginç bir kırmızı kart vakası yaşandı. Ümit Karan yan hakeme küfür ettiği dolayısıyla kırmızı kart gördü. Pozisyonu 7 8 kez izledim. Maraton'un pierosu hesabı. Ümit ikili mücadele sonucu buz ve suyun olduğu yere düşüyor forması ıslanınca da sinirden önündeki buza bir tekme savuruyor. Buzdan sıçrayan parçalarla birlikte bir kısım su şeker gibi bir çocuk olan yan hakemin yüzüne geliyor. İşte bu noktada ilginçlikler silsilesi başlamış oluyor.

Yan hakem haşin bir hareketle bayrağını kaldırıp orta hakemi yanına çağırıyor ve Ümit'i oyundan attırıyor. Maçtan sonra hakemin açıklaması Ümit'in küfür ettiği yönünde. Pozisyonu dikkatle izleyenler görüyor ki Ümit yan hakeme dönüp 'çok ayıp' diyor sadece. Ama bence şehzade yan hakem üzerine gelen su sebebiyle otoriteme dokundurdu, ezdi beni gibi bir düşünceyle kırmızı kartı gösterttiriyor. Sivas süper top oynamıştır, buzda dansı iyi becerdikleri için 3 puanı almıştır. Tebrik ederim. Ama bu kadar ucuz olmamalı bazı şeyler.

Edit by Kurt: Maç içinde Ümit dönüyor yan hakeme ne yaptım diyor, yan hakem üstünü işaret ederek bana su attın mesajı veriyor. Maç sonu Yunus Yıldırım'a sorulduğunda ise küfür ettiği için kart gördüğünü söylüyor. Buyur burdan yak...

20 Ocak 2009 Salı

Ö-se-se ne derse


Mart ayında girilen sınavdan iyi sonuçlar gelir,heyecanla okulun bitmesi keyfi yaşanır.Büyük bir özenti haliyle balo hazırlıkları,alt dudak bükümüyle perçinlenerek gözlemlenir.Yaza girilmeden önce bir stres daha yaşayan abi/ablanın üniversiteli olma havadisiyle,kendi gelecek hayaline bir kopyası yapıştırılır.
Bahsi geçen olaya yaklaşırken,sınav sayısı ikiden bire düşürülür.Hayalde güncellemeler yaptıktan sonra,büyük bir keyifle sınavdan çıkarılan konular "amaaan sınavda çıkmıycakmış ki zaten.." avuntularıyla ,bir güzel atlanır.Bu atlanan konular sebebiyle,üniversitelerimizin bölümlerine türev, integral bilmeyen mühendis adayları yerleştirilir.Bu durumdan şikayetçi seslerin yükselmesiyle,tam da sınava girecek olan adayların önüne buyrun bakalım öys(hani şu es geçilen konularında içerisinde bol bol bulunduğu sınav) denilir.
Kısacası, allak bullak olan yurdum genci,sınav tasasına düşerken bir çok şeye kör olur gözleri.Komşu toprakta olan biten savaşın adını duyar sadece belki.Seçmen yaşının geldiğini farketmeden sandık başına gider kararsız.
Şimdi haziran ayına bunca zaman varken, nerden esti bu maydanozluk dersiniz haklı olarak.Şurdandır ki,haberlerden öss sınav sisteminin tek sınavdan ikili sınav sistemine dönüştürüleceğini öğrendim.Eski sisteme demiyorum,çünkü anlatılanlara göre,derslere göre katsayı farklılıkları olacakmış.Misal biyogenetik için biyoloji daha yüksek bir katsayıya sahip olacakmış vs.
Seçim zamanı, sınav kalkacak diye bol keseden atanları da hatırlayarak ve hatırlatarak,yeni sınav sisteminin vatana millete hayırlı olmasını temenni ederim.Umarım ilerde,birbirleriyle yarışan bir nesil değil de, beyninin,bileğinin gücüyle daha liseden yetişen,ülkemizi kalkındırma yolunda çabalar harcayacak bir nesil yetiştiririz.

18 Ocak 2009 Pazar

Janjan


Bir yerden başlamak lazım blog yazarlığına. Az evvel izlediğim filmi aktararak başlıyım dedim. Janjan. Selen Seyven ve Berk Hakman oynuyor. Çok büyük bir bütçe ile çekilmediği belli. Hatta başroller dışındaki oyunculuklar vasatı aşamıyor. Ancak konu ve işlenişi akılda gayet hoş anılar bırakacak şekilde. 

Mahalle baskısı, töre, bastırılmış duygular üzerine bir film. Köyden ev ve tarla karşılığında alınmış! bir kız. Kocası 80 küsur yaşında. Gittiği evde bir de deli var.  Zararsız, ama duygusal. Aşık oluyorlar birbirlerine. Köyün baskısı. Evi yakmalar. Sonu da etkileyici. İzlenesi. 

İlk post'ta Oray Eğin ekolü yakaladığım için kendimden de utanıyorum ayrıca. Alışırız yahu. 

Kopkopstar!


Hepsinden önce popstar vardı. İlk çıktığında bütün Türkiye yi ekran başına kilitledi. Sonra başka bir kanalda bu sefer akademili versiyonu çıktı. Ama 3. nesil yarışmacılar olduklarından eski izleyici kitlesini bulamadı. En sonunda popstar alaturka yı çıkardılar. Orhan baba her ne kadar programa renk katsada bir kez oturup izlemişliğim yoktur. Ama sırf şarkıları dinlemek için saatinde ekran başında olan arkadaşlarımı bilirim. Son olarak da rapstar başlıyor haberlerini aldık. Jüri de tanıdık bir isim ; Ceza. İlk çıktığında çok sevmiştim kendisini. İlk iki albümü dinlenmeye değer eserlerdi. Sonrasında Kıraç ile olan atışması ile medyatikliği tavan yaptı ve Rocco reklamları , Makina ya konuk olmalar ve en sonunda gündüz yayınlanan kadın programlarına katılacak kadar düştü. Şimdi de böle saçma sapan bir yarışmanın jüriliğine getirilmiş. Rap yapmayı, kafiyeli sözleri hızlı hızlı okumak zanneden beyinler akın etmiş haliyle yarışmaya. Olayın ilginç tarafı da 12 bin kişiden , 18 yaş sınırı sebebiyle sadece 500 ünün kabul edilebilmiş olması. Çoluk çocuk eline mikrofonu kapan akın etmiş anliyacağınız.

Pop unu , rap ini , alaturka sını gördük. Beklentim yakında diskovari müzikler için bir kopkopstar yarışması düzenlenmesi. Burdan yetkililere seslenmek istiyorum. Tiki gençliğin potansiyelini küçümsemeyin. Heba oluyor hepsi karaoke barlarda...

ps: Tahmin değil iddia ediyorum bu rapstar fikri, 50 cent i Acun un programında gören birilerinin aklına gelmiştir. Kesin ya...

Rekabette Asır


17 ocak 1909'da "papazın çayırı"nda başlayan rekabetın 100.yaşı bugun.Bu süre zarfında 90 dakikadan 361 kez daha nefesleri tutturmuş bıze bu mücadele.
Bu iki takım,bir çok kez yaptığı maçlarla tarihe geçti,ama burda iki takımın taraftarlarını da karşı karşıya getirmemek adına diğer ilginç adektodlardan bahsedelim.Bunlardan biri ilginçtir ki,en az ve en çok seyirciyle maç yapmış olmalarıdır.En çok olmasına şaşırmayız bittabi.En az izleyiciye de 17 Kasım 1922'deki karşılaşmada tanıklık edilmiş.İttihat Sahası'nda şiddetli yağmur altında yapılan ve hakem Fethi Tahsin Başaran'ın şemsiyeyle yönetmek zorunda kaldığı maçı, tamamı biletsiz 14 kişi izlemiş.
Kavgalarla gündeme gelen derbi maçlarından gelin uzak portrelere bakmaya devam edelim:
Spor tarihçilerinin derlemelerine göre, ezeli rakiplerin birbirleriyle yapacakları bir maç öncesinde, Fenerbahçe Başkaptanı Galip Kulaksızoğlu, Galatasaraylılar'a, ''Oberle kardeşler hasta, Hasan da sakatlanmış. Sizi karşımızda eksik kadroyla görmek istemiyoruz. Dilerseniz maçı erteleyelim'' diye haber göndererek, maçın ertelenebileceğini iletmiş. Fenerbahçe'nin bu önerisini kabul eden Galatasaray, oyuncuların iyileşmesinden sonra, 20 Ekim 1914'de yaptığı erteleme maçında sarı-lacivertli rakibini 6-1 yendi
Diğer bir centilmenlik örneği:
Ezeli rakiplerin 23 Ocak 1925 tarihinde Taksim Stadı'nda yaptıkları Vatan Gazetesi Kupası maçında,Fenerbahçe'nin kazandığı penaltı sonrası, atış öncesinde stadın büyük balkon kısmı çökmüş. Fenerbahçeli Cafer Çağatay, bu gelişme üzerine penaltı atışında topu bilerek kaleci Ulvi Yanal'a teslim etmiş.
FENERSARAY
Fenerbahçe ile Galatasaray, 1934 yılında Türkiye'ye davet ettikleri yabancı takımlarla birer kez hazırlık maçı yaptıktan sonra, üçüncü maçı ''Fenerbahçe-Galatasaray Karması'' şeklinde oynamışlar.Bu karmanın forması ise iki kulübün renklerinin karışımı olan lacivert, sarı ve kırmızıdan olmuş.

Türk Futbol tarihinin kalbini oluşturan bu iki takıma, yaşattıkları sevinç kadar üzüntülerle de keyifli mücadeleler sundukları için teşekkür eriyoruz.Daha nice beraber yapılacak maçlara..

10 Ocak 2009 Cumartesi

Nokta!

Ne Ömer baba ne de Heredot Cevdet... Hiç biri dolduramadı kuşçunun yerini. Burada da noktayı koyuyor kendisi...

9 Ocak 2009 Cuma

"Haberin yok ölüyorum"


Yukarıdaki harita 1946 dan beri İsrail in , Filistin üzerindeki işgalinin nasıl genişlediğini gösteriyor. Bir kaç seneye kadar belki de Filistin diye bir ülke kalmayacak dünya üzerinde.Zannetmiyorum ki tek hedef Filistin olsun . Bu duruma seyirci kalmamız beklenemez. Ancak dikkat çekmek istiyorum bu bir boykot çağrısı değildir.İnternet üzerinden yapılan bu tür girişimlerin ne kadar yetersiz ve boş olduğunu Hollandalı gayet güzel anlatmış. Zaten her yerde boykot çağrıları mevcut. Eline silahı alan Filistin e akın etsin diyecek halimizde yok. Şu anda Ortadoğu da, masum din kardeşlerimiz katlediliyor. Tek isteğimiz bunu aklınızdan çıkarmadan yaşayın ve her fırsatta İsrail e laneti dilinizden eksik etmeyin. Belki bomba atamıyoruz ama her türlü lanet ve beddua ile manevi savaşı sürdürebiliriz.

Lanet olsun!
İsrail e lanet olsun!

7 Ocak 2009 Çarşamba

Servis dersleri saçmalığı...

Üniversite okuyan herkes yaşamıştır bu durumu. Girilen ilk sene hazırlık eğer yoksa ya da muaf olunmuşsa servis dersleri zorunludur. Nedir efendim bunlar; Matematik, fizik, kimya, türkçe , tarih falan filan... Bölümünü seçerek gelen öğrenciler pek de ileriki yıllarda görecekleri konulara benzemeyen hatta uzaktan yakından alakası olmayan dersleri okumak zorunda bırakılıyor. Mesela bir genetik mühendisinin diferansiyel denklemlerle ya da bir bilgisayar mühendisinin gazların genleşmesi ile ne gibi bir ilişkisi olabilir.

İlkokul 1. sınıfta gördüğümüz dersler bir elin parmaklarını geçmezdi. Türkçe, matematik, hayat bilgisi, beden eğitimi... Ortaokulda bir kısmı değişti ama Türkçe yine kaldı . Liseye geldiğimizde Türkçe yerini Türk dili ve Edebiyatına bırakmıştı. Ne farkı var derseniz hiç bir farkı yok. Sıralarda geçen 11 senenin ardından peki Türkçe öğrenilebildi mi? Üniversitede de gördüğümüze göre hayır. Şikayetimiz var mı derseniz yok tabiki ortalamayı kurtarıyor en azından. Ama dikkat çekmek istediğim konu üniversite de bile hala işimize yaramayacak derslerin bize angarya olması. Sadece mühendislere mi böyle? Hayır tabiiki. Tıp bölümünü seçen arkadaşlarımızın da matematik dersi aldıklarına şahit olduk. Tansiyon hesaplama da işlerine çok yarayacağından eminim.

Peki sistem neden hep böyle devam ediyor?Bana göre sebep; bu yolu değiştirme yetkisine ve gücüne sahip insanların da aynı çileyi çekmiş olmalarından dolayı "biz çektik onlar da çeksin" tarzı düşünceler içinde olmaları. Yoksa şunları aşmış birisi bu sistemi seksen kere değiştirirdi...

3 Ocak 2009 Cumartesi

Hoşgeldin Kaval!


Kadromuzu genişletmeyi düşünüyorduk. Gelen başvurular arasından en iyisini seçmeye çalıştık. Zamanla göreceğiz bize neler katacağını... Hoşgeldin diyoruz kendisine. Umarız sesi gür çıkar. Kurt , Kuzu ve Kaval... Bir çobanımız eksik artık...-Aman eksik olsun-

Bu arada 100. post Kuzu' nun dalgınlığında kaynadı gitti. Amacım Kaval a ayırmaktı ancak kısmet işte. 200. ye artık...

2 Ocak 2009 Cuma

İşte Böyle Denk Geldik..


Her şeye maydanozuz kardeşim.Nasıl da tesadüfen bulunmuşuz bi gariptir yurdum insanı...