18 Nisan 2010 Pazar

Once




Bir film önerisi de benden öyleyse: ONCE
Aslında film bana da bir arkadaş(Vonalı) tarafından tavsiye edilmişti. Evde film ancak tavsiye üzerine izleyebildiğim konusuna değinmiştim.
Film bir müzikalgiller türünden. Yani müzik için film yapılmış. Öyle ciddi bir konu falan beklemeyin. Olay Irlanda/Dublin'de geçiyor. Kamera çekimleri de vasat. İzleyenler görecekler, bu iki müzisyen başrollerimiz kendi çabalarınla geçiyorlar kayıt studyosuna kaset çıkarmak için, aslında bi adım geriden baktığınızda kendi çabalarınla film studyosuna girdiğini görüyorsunuz.
Ben izlerken sıkılmadım, izledikten sonra bir de film müziklerini indirdim.Buradan kısa kısa dinleyebilirsiniz : http://www.oncesoundtrack.com/

14 Nisan 2010 Çarşamba

Filmlere devam...

Başka Dilde Aşk
Sağır ve dilsiz genç ile ailesi tarafından sürekli baskı yemiş bir kızın ilişkisini anlatıyor. Gerçekten çok güzel bir film. Benim etrafımda hiç böyle bir kimse olmadığı için ne kadar zorluk çektiklerini farkedememiştim ama bu film gayet iyi göstermiş. Ayrıca gencin haline rağmen çağrı merkezindeki çalışanlara destek vermesi de ayrı bir ironi olmuş. Filmin festival gösterimine gittim. Zaten tek seanstı. Finaliyle beraber yönetmeni ve aynı zamanda senaristi olan baş rol oyuncusu sahneye çıktı ufak bir söyleşi oldu. Çok da güzel oldu. Ayrıca Mor ve Ötesinin şarkısı da cuk oturmuş zaten yapımcı da bu şarkıyı koyamasaydık bileklerimizi keserdik dedi. 8.5 alır bu film benden...

Nowhere Boy
John Lennon ın gençliğini anlatan ama film boyunca bir kez olsun The Beatles ismi geçmeyen bir film. Lise yıllarında yaşadıklarını görünce zaten bunları atlatmış birisinin başarılı olmasına şaşmamak gerek diye düşündüm. Liverpool da geçmesine rağmen bir kez bile futbolun bahsinin geçmemesi bence filmin tek eksiği. Bir de Paul Mccartney nin ilk ortaya çıktığı sahne süperdi. 7.4 de bu filmin puanı bana göre...

La Concerto

Festivalde oynamasa adını dahi duymayacağım bir film daha.Moskova da komünist rejim yüzünden 30 yıl önce konseri sırasında işine son verilen bir maestro ve orkestrasının allem edip kallem edip Paris te sahneye çıkışını anlatıyor. Finalinde yaklaşık bir 10 dakika keman konsertosu dinliyorsunuz ve bence bu film için düşünebilecek en güzel finaldi. Hatta konser pardon film bitince salonda bi kaç kişi alkışlamaya niyetlendi de neyseki kimse eşlik etmeyince onlar da kesti. Tchaikovsky için 7.7 alır bu film de , izlenir yani...

Farewell

Film festivali sağolsun bu hafta film sayımız bol. Soğuk savaşın bitişini konu edinmiş bir fransız filmi. Başrolünde Emir Kusturica var ki ben bu adamın bu kadar iyi rol yapabildiğini bilmiyordum. Neredeyse yaptığı müziklar kadar güzel oyunculuğu. Ayrıca cap ou pas cap ı dilinden düşürmeyen genç aşığımız da burada mühendis rolünde. Benim gibi soğuk savaş yıllarına meraklı kişilere tavsiyemdir finali biraz içinizi burksa da. 7.8 i haketti.

Imaginarium of Doctor Parnassus
Oyunculara bakınca ; Heath Ledger, Colin Farrell, Jude Law , Johnny Depp; bir şey bekliyorsunuz filmden. Ama öyle değil. Film boyunca saçma sapan , fantastik, anlam veremediğiniz olaylar oluyor ve neden sebep bilmem bunlarla ilgili hiç bir açıklama olmuyor. Yani bir şeyler oluyor filmde ama siz bir türlü kafanızda bir şey şekillendiremiyorsunuz. Öyle kopuk bir film anliyacağınız. Tek ilginç noktası Heath Ledger in anısına 3 sahnede onun yerine karakteri yukarıda saydığım diğer 3 isim canlandırıyor. Ama bunun için bile izlenmez film ama Lily Cole ü görmek için olduğu sahnelere ileri sararak seyredebilirsiniz. 5.3 ten fazla alamaz bu film o da oyuncular yüzünden...

13 Nisan 2010 Salı

Hıyarmatik

Yer: Karaköy- Galata Köprüsü yamacı

Bu sefer fotoğrafı kocaman yaptım ki detaylıca görüp inceleyin olup bitenleri.Evet ne demiş bir ceddimiz : "Burası Türkiye!"
Avrupadaki çeşitli ülkelere gidip gelen arkadaşlar bahsediyor: "Azizim yemektir,sebze-meyvedir çok pahalı orada.Her şey tane hesabı".Burada durum çok şükür ki farklı.Fotoğraftaki amcam da bunu fırsat bilip,açmış tezgahını karaköy iskelesinin oraya! oh!! Rağbet de çok üstelik.Simitçi amcamız arkada öööle bakakalmış bu duruma.
Böyle değişik enstantaneler ile yurdumdan kareler aksetmeye devam edeceğim.Bizi izleyin anacım!

4 Nisan 2010 Pazar

Pazar kahvaltısı


Git gide benim için ne kadar önemli olduğunu farketmeye başladım. Öğrenci milletinden olduğum için zaten düzenli kahvaltı alışkanlığı pek olmayan biriyim. Ama yine de haftada bir , en azından pazar sabahları, çok zengin olmasa da sofra başının zengin olduğu bir kahvaltıya ihtiyaç duyuyorum. Bir saatimi rahatlıkla tüketebilirim başında. O kadar güzel bir şey ki benim için , ziyadesiyle tatmin olduğum bir pazar kahvaltısı o gün için bana yeter de artar bile. Günün geriye kalanını ders çalışarak bile ziyan edebilirim. Ama o eksik olunca sanki bütün gün boşa geçmiş gibi geliyor. Etrafımdaki bu tür zevklerden mahrum bırakılmış insanlar beni de pazar kahvaltısına hasret bırakıyorlar. Tamam pazar günü tatil günü dinlenirsin ama 12 ye 1 e kadar da uyunmaz ki arkadaş. Gideyim de kendime bir kahvaltı hazırliyayım bari...


Ayrıca şu resme özenmeyen biri varsa rica ediyorum bir daha bu bloga girmesin. Kızılcık sopasıyla döverim...

2 Nisan 2010 Cuma

Kırmızıya koşun.


Güzel bir reklam hazırlamış Akbank. Sloganı da hoş "Kırmızıya Koşun" . Ne oluyor reklamda amcam, sevdiği(belki de seveceği, bilinmez) kadınla buluşmaya geç kalıyor(halbuki erkekler bekler genelde) diyor madem bi eşşeklik ettim bari şurdan iki gül (gül ün de sırf adı var bi de reklamın kompozisyonuna uysun diye herhalde) alayım da elim boş gitmiyeyim diye çingene çiçekçiye (çiçi) gidiyor. Ama nakit yok yanında haliyle Çiçide de kredi kartı geçmiyor , ne yapsam ne etsem derken Akbank ın kıpkırmızı bankamatiğini görüyor gidiyor çekiyor falan filan. Ne anlatılmak isteniyor efendim reklamda. Hangi bankadan olursanız olun Akbank bankamatiklerinden para çekebilirsiniz bu bizim bir hizmetimiz. Vay anasını diyorsunuz. Kazın ayağı öyle değil ama...
IBAN a geçildikten sonra bütün hesaplara artık her noktadan ulaşılabiliyor. Eskiden ortak nokta denilen her kartla işlem yapılabilme özelliği artık bütün atmlerde geçerli. Yani akbank ın bi ekstrası değil. Gelelim bir diğer olaya. Reklamda da hiç bahsedilmiyor ama eğer akbanklı değilseniz ya da genel olarak ifade etmek gerekirse kendi bankanızın atm si haricinde bir atm kullanacaksanız dikkatli olun. Çünkü yapacağınız bütün işlemler ücretli, bakiye sorma bile. Yani dur aga şurdan bakayın ne kadar param varmış derseniz , parayı çekmeseniz bile paranız bir şekilde azalacak. Ona göre çok zorda kalmadıkça başka atm kullanmayın derim ben.

Bir de aklıma gelmişken biliyorsunuz artık kontörden kuruşa geçildi. Avea ve Vodafone da bunu kendi hizmetleriymiş gibi reklamlarla pekiştirdiler. Halbuki yeni yasa gereği 1 nisan itibari ile Türkiyede artık kontör olayı kalktı. Adamlar da bize bunu hizmet diye gösterdi. Uyan Türkiye...