17 Şubat 2010 Çarşamba

Oturgaçlı götürgeç


Gezginin gittiği bir şehirde , ilk tanıştığı şeyler arasında yer alır şehiriçi ulaşım biletleri. Tabana kuvvet gezerek tanınır bir şehir en iyi kabul, ama daha çok yer gezmek için -hele ki bir öğrencinin- oranın ünlü mekanlarından, ünlü yemeklerinden önce tanıştığı bir şey olur bu.




Eskiden yapılan pul koleksiyonları gibi, farkettim ki, benim de atmadığım ulaşım kartlarım var. Ankara'nın Ego kartı, Bursa'nın Bukart'ı, İzmir'in 35bileti, Kütahya'nın adını bile yazmasına gerek duymadığı kolaj bir fotograf çalışması yaptığı bileti ve Eskişehir'in Esbilet'i. Bittabi bunlar tek ya da 3 kullanımlık biletler. Yerel halkın kullandıklarıysa, kredi kartı şeklinde olanlarından. Ama gelin görün ki, hiçbiri İstanbul'da kullanılanlar kadar marjinal(!) olamaz.
Bizim cebimize ya da cüzdanımıza rahatlıkla yerleştiremediğimiz 3 boyutlu bir akbilimiz var. Şekilde görülen malumunuz bir anahtarlığa takılabilir, fakat öğrenci kartlarına entegre olmuş bu zımbırtının kullanımı daha da güçleşiyor. Kabul edilir bir gerçek ki, toplu taşımada böyle bir sistemin ilk kullanıldığı bir şehir olarak, bu ilkel halinin, yine kullanım oranı dikkate alındığında yapılacak olan değişikliğin oldukça maliyetli olduğudur. Bu kabul edilebilir bir durumdur. Ama bir kaç zaman önce kabul edemeyeceğimiz bir değişiklik yaptılar yukarıdaki kişilerimiz : ZAM ! Aylık akbildeki 200 kullanım hakkını 160'a indirdikleri yetmezmiş gibi bir de, metrobüsleri 2 biletli hale getirmişlerdi. Halkın ve özellikle öğrencilerin protestolarına haberlerden rastlamış olmalısınız. Güzel haber ki, yapılan eylemler sonuçsuz kalmadı bu sefer. Eski tarifemize geri dönebildik.( Buradan İstanbullu okuyuculara da bir dipnot: artık aylık akbili istediğiniz tarihte yükleyip 30 günlük kullanım hakkına erişebilirsiniz )
Neymiş efendim bu yazımızdaki kıssadan hissemiz? Hakkını arayacakmışsın, bir de bol bol gezecekmişsin,  =} 

14 Şubat 2010 Pazar

Recep İvedik


Öncelikle özür dileyerek başlamak istiyorum çok uzun süre yüzüne bakmadık blogun, hor gördük , aşağıladık vs. Bunda sömestrın etkisi büyük. Finaldi , projeydi , tatildi , yeni doğan kuzendi [;)] derken yine boşladık. Ama artık yeni dönemin başlamasıyla sıkıntıdan daha çok ilgileniriz herhalde. [di mi lan kuzu!]

2 gün önce Recep İvedik serisinin 3. filmi çıktı. Henüz gitme fırsatı bulamadım ama eminim o da ilk ikisi kadar süperdir. Tabii tekrardan arenaya çıkınca eleştiriler yine başladı . Herkes biliyor ama tekrar edeyim Recep İvedik I ve II neredeyse 10 milyon kişi tarafından sinemada izlendi. En çok izlenen yerli filmler listesinde ilk iki sıra açık ara farkla onların. Bu bence başarısının en büyük kanıtıdır.

Gel gelelim eleştirilere. En çok duyduğum ; yok efendim böyle insan mı olurmuş. Yahu zaten o bir karakter. Yani eğer normal insanlar gibi davranacak bir karakter düşünülseydi Şahan kendini oynardı ya da sokaktan bi adam çevirirlerdi dön adaş şurda iki kere derlerdi aha! Bana göre zaten o karakterin yaratılma amacı filmdeki hareketlerin meşruluğunu sağlamak. Şu açıdan bakın; Superman filminde Clark Kent değil de Luis uçsaydı garip olmaz mıydı? Yani; sana ne oluyor kadın Kriptondan gelen o, sen ne demeye uçuyorsun derdim ben şahsen. İşte normal bir insanın değil de Superman in uçması ne kadar normal karşılanıyorsa Recep ivedik in yaptıkları da o kadar normal görülmelidir.

Şöyle bir teorim de var; bence Recep İvedik ten en çok nefret edenler , kendini onda en çok gören kimselerdir. Yahu böyle şeyleri ben de yapıyorum, düşünüyorum diyerek insanların bu kadar gülmesine anlam veremeyenlerdir. Onları da bağrıma basıyorum şahsen.

Sonuç itibariyle Recep İvedik çok iyi de oldu çok güzel iyi oldu tamam mı. Ee yorumlamam bu kadar...