29 Mart 2009 Pazar

Sonuna Geldik Hamdolsun



Şu seçim öncesinde yapılan gürültüye sinir olduğum kadar,dağıtılan broşürlere,oraya buraya asılan bayraklara hep içim gitmiştir.Nihayet bitiyor bugün.Sonuçların Vatana millete hayırlı olması umuduyla

21 Mart 2009 Cumartesi

Marankiness!


Ahmet Maranki ismini 20-25 yaşındakilerden duyan var mı pek emin değilim ama kendisi 30 yaş üstü insanlar için bir ilah sayılabilir. Ahmet Maranki doktorasını "sosyal siyaset çalışma ekonomisi endüstri ilişkileri" üzerine yapmış bir insan . Ayrıca Bakü de bitkilerle ilgili 3 aylık bir kursa katılmış. Gündüz kuşağındaki bir kaç kadın programına çıkarak öğütler veriyor. İşte efendim şunu yeyin, şunu kaynatın, şunu çiğneyin bilmem ne... İnanılmaz ama adam ne derse insanlar yapıyor. Aile büyüklerinin hepsi şu an Maranki diyeti içindeler. Ispanak, lahana, havuç, elma, rokka, turp vb bilimum sebzelerin suyunu çıkararak içiyorlar. Her gün ayrı bir bitki diyeti sunuyor Maranki de izleyenlerine.

Yalnız olayın boyutları şimdilerde değişmeye başladı. Marankinin popülaritesinin farkına varan sebzeciler de takip etmeye başladılar kendisini. O hafta hangi bitkiyi önerirse fiyatını yukarıya çekiyor çakallar. Halamdan duyduğum bir anekdotu aynen aktarıyorum; Pazarda sebze alınmaktadır. Rokkanın fiyatının geçen haftaya göre 2 katına çıktığı görülür. Pazarcıya soruyor. Bize de halden böyle satıyorlar cevabını alıyor. Sormadınız mı neden böylemiş diye diretince pazarcı bombayı patlatıyor: İlaç mı yapılacakmış neymiş o yüzden pahalıya veriyor namussuzlar...

Alternatif tıp sanırım 30-40 yaş arası için hobi gibi bir şey. Umarım Sn. Maranki nasıl bir potansiyele sahip olduğunun farkındadır. Yarın öbürgün bi tarafınızdan cevizi sokun güne tap taze başlayın derse hiç düşünmeden yapacak insan sayısı bir hayli fazla. Aman diyeyim...

20 Mart 2009 Cuma

The End!


Açık konuşmak gerekirse bu akşamdan sonra Galatasaray için sezon bitmiştir. 2 kulvarda şansı tükenen son kupa da işini zora sokan bir takım için bundan sonraki maçlar neredeyse formaliteye dönmüş durumda . Galatasaray ın olduğu yerde her zaman umut vardır ama biraz realist olmak gerek. Arda sı bezmiş, Lincoln ü küsmüş, defansı çökmüş, kalesi her zamankinden fazla gol görmüş bir takım için bundan sonra başarı beklemek biraz zor. Şampiyonluğun neden beklemeyeceğini daha önce söylemiştim. Sezon başında hoca seçiminde daha dikkatli davranılsaydı belki de Galatasaray şu an en parlak zamanını yaşıyor olabilirdi.

Lincoln e garezi olduğunu bilsek bile , Bülent hocanın böyle bir maçta onu sahadan almasının tek bir mazereti olabilir. "Ben bu kupayı istemiyorum arkadaş" demektir onun yaptığı. İstemez tabi var evinde nasıl olsa bir tane. Aynısını ne yapsın...

Son olarak bu kupada finali göremedik ama Bayan basket takımımız FIBA Eurocup da finale çıktı. Maçtan önce Işıl Alben in çektirdiği üçlü de görülmeye değerdi...

15 Mart 2009 Pazar

Sanki

-The Lion King-
-Güneşi Gördüm-
İki ayrı filmin afişinden kesitler. Tamam aynısı demiyorm ama... Sanki...

12 Mart 2009 Perşembe

Harry de bize benzedi


Bu akşamın en can alıcı hareketlerinden biri. Hakemin, Sabri'nin bir ikili mücadelede rakibini yerde bırakmasına faul çalması ve Kewell'ın "Hocam bu kadar boyla bu çocuk o adamı nasıl devirsin" serzenişi...

11 Mart 2009 Çarşamba

Fakebook

Facebook ta profilinize kim bakmış çok merak ediyorsanız bu yazıyı sonuna kadar okuyun. Öğrendikleriniz çok işinize yarayacak. Öncelikle o gruplar var ya ; hani profilinize kim bakmış, fotonuzu kim sağ tıklayıp bilgisayarınıza çekmiş, duvarınıza kim işeyip kaçmış tarzı merakları gideren gruplar... İşte onların alayı yalan dolan. Hiç bir şekilde Facebook un öyle bir hizmeti yok. Çünkü her üyenin o şekilde bilgilerini saklamak çok pahalıya patlar. Sadece günlük tutulsa bile 200 gb dan fazla yer tutar hepsi. Şahsen bunu defalarca belirtmeme rağmen yine de bana bu grupların davetini yollayanlar oluyor. Başlarda reddettim. Sonraki zamanlarda mesaj atarak uyardım. Şimdilerde ise bana o tarz davetler yollayanları direk siliyorum listemden.

Bahsettiğim o gruplar şart olarak her katılımcısından bütün arkadaş listesinin davet etmelerini böylelikle kimin baktığını görebileceklerini söylüyorlar. Böylelikle gruptaki insan sayısı artacak. Peki artınca ne olacak ? Cevabı şu ; bu tür grupların kurucuları üyelerinin profillerini görebilmekteler siz ne kadar gizlesenizde. Sonrasında bu şekilde edindikleri bilgileri de 3. şahıslara satarak para kazanmaktalar. Farketmeden kullanılıyorsunuz yani.

Son olarak "ama ben yine de bilmek istiyorum kim bakmış" diyenlere bir önerim var. Yazın kendi profil sayfanıza " Ey bu profili görüntüleyen kişi , altta gördüğün boşluğa adını yaz." ya da " Bunu yazan Muhsin, adını yaz da kim olduğunu bilsin..." tarzı söylemlerle siz de kim sizi gözetlemiş öğrenebilirsiniz...

9 Mart 2009 Pazartesi

Gülümsesek ya arada


Yağmurda yürürken, topuklarımı havada çarpıp söylediğim şarkıdır.Tabiri caizse,böyle şapşalca dans etmek istiyor insan arada |video için |
http://www.youtube.com/watch?v=rmCpOKtN8ME.

6 Mart 2009 Cuma

Bacanak


Bu kelimeyle ilk karşılaştığımda ortaokuldaydım. En iyi oksijen tutucu elementleri ezberlemek için kullanıyorduk. Akabinde anlamını öğrendim ama pek ilgimi çekmemişti açıkçası. Daha sonraları bazı şeylerin yavaş yavaş farkına varmamla birlikte ne kadar önemli bir statü olduğunu farkettim.

Bir çeşit akrabalık ama direkt olarak bir kan bağı yok arada. Belki de budur işin sırrı. Kendi seçimiz ve başkalarının seçimleri sonucu doğan bir ilişki. Genelde kardeşler için kullanılıyor ama artık yakın kuzenler içinde geçerli bu durum.Büyük seçimleridir bence insanları asıl ifade eden. Sonuç olarak iki erkek birbirine benzer eş seçiyorlar. Kendi seçiminize bu kadar yakın bir seçim yapmış biriyle anlaşmak zor olmasa gerek. Sonunda ortaya güzel bir arkadaşlık çıkıyor. Bir erkeğin sahip olabileceği en süper akrabadır bence bacanak. Evli olmanın en güzel yanlarından biridir. 'Len sanki senin bacanağın var da konuşuyorsun' diyenler olabilir. Evet belki yok ama hislerim bu yönde. Sırf bu yüzden bacanak mevzusu "dikkat edilecek hususlar" listesinde üst sıralarda...

Bir de bacanak olunca aynı zaman da ortaya başka bir durum da çıkıyor. Enişte de oluyorsunuz biraz. İlkini ne kadar seviyorsam ikincisinden de o kadar hazzetmiyorum. Bana göre bir ailede ilk feda edilecek kişilerdir enişteler. Bir nevi dış kapının mandalıdır. İyi insanlar olabilirler ama yine de sonradan dahil oldukları için aileye sevilmeleri biraz zor olur. Zaten onların da sizi biraz zoraki sevdiğini hissedersiniz. Onun işi sizinle değildir ki sizi neden sevsin. Ama yine de bu kimselere hakettiği gibi davranmak gerekir. Bilecik yöresine ait bir özdeyişle bitiriyorum: Eniştesi olan eşşeğe binmez...

2 Mart 2009 Pazartesi

Transglobal Underground -Moonshout


D&R da gezerken fonda çalan şarkının dikkatimi çekmesi ve görevliye "ne çalıyor burda aga?" diye sormam ve onun da bana albümü göstermesi. Son zamanlarda dinlediğim en güzel yabancı albüm. Süper keyifli şarkılar. Alın, bulun, indirin mutlaka dinleyin...

1 Mart 2009 Pazar

Kolbastı


Metal yahut klasik müzik dinlemediğim zamanlarda,kuzuluğun getirdiği manik depresivitede türkülerde ararım kendimi.Kah ,saf aşkın artık dillere dökülemediği günümüz şarkılarına ah eder, çareyi türk sanat müziğinde arar, hüzünlenirim,kah da neşeli türkülerde yerimde duramaz oynar keyiflenirim.Bu kimi zaman bir harmandalı,kimi zaman trakya karşılaması olarak vücud bulur.Yıllar öncesinden taşınan bu figürleri büyük bir hayranlıkla izler,birgün bizlerin de yıllar öncesi zamanda çekimlenen yüklemlerden oluşacağımız durumu hayal ederek,bir şeyler bırakamama üzüntüsüne düşer-dim,taaa ki şu aralar en çok yüklenen ve izlenen videolar arasına giren “kolbastı”yı öğrenene kadar.
İlk kez, Kurt’tan duyduğum bu oyuna günler geçtikçe her televizyon kanalında rastlar oldum.”Yeni bir oyun doğuyor işte”,diyerek erken vardığım bu kanı,yaptığım bikaç bilgi tırtıklamasıyla asıl yüzünü gösterdi.Yeni dediğimiz bu hareketler,meğer Cumhuriyet’in ilk yıllarına dayanıyormuş.Hikayesi de,hareketlerin kendisi gibi garip: alkollü içkinin yasak olduğu yöre delikanlılarının yaptığı kaçamak,kolcular tarafından baskına uğradığı olurmuş.Sarhoş hali ,kamufle etme olarak anlaşılmasın sakın.1934’te Türk müziğinin yasak olduğu yıllarda,yapılan baskınlar sırasında, batı müziği dinler ve oynar havası verilmek istenmiş.(İşte alkol burada devreye giriyor olsa gerek).Rap ve teknodaki hareketlere yeni türk usülü geliyor dediğim bu hareketler, meğer Batı’dan esinlenerek doğmuş zaten.(bknz:güzel bir protesto videosu)
Ve şarkıların, her haliyle,tarihi ve gününün duygusunu taşıdığına birkez daha şahit olmak,müziğe olan hayranlığımı bir kat daha arttırmış oldu böylelikle...