22 Şubat 2009 Pazar

Şampiyonluk "bek"lemez!


Şimdi bir müteahhit olduğunuzu düşünün. Şehrin en güzel yerinden arsa almışsınız. En kalifiye firmalara proje hazırlatmışsınız. En kaliteli yapı malzemelerini satın almışsınız. Çok güzel bir bina inşa ettirmek istiyorsunuz. Gidip de bu inşaatın başına ustabaşı olarak daha önce müstakil ev bile inşa etmemiş birini koyar mısınız? Ya da bir dünya masraf yaparak en son teknolojiye sahip araçlarla donattığınız fabrikanızın başına basit bir müdür atar mısınız? Sanmıyorum ki birileri gelsin de bu sorulara evet cevabını versin.

Aynı soruyu Sayın Adnan Polat'a da sorsaydık o da evet demezdi bana göre. Ancak bu sene başında takımın başına Skibbe yi getirerek yaptığı iş tamamiyle bu olaylara denk. Bırakın kupa kazanmayı en büyük başarısı Galatasaray a 5 gol atmış olmak olan bir adama, şimdiye kadar kurulmuş kadroların belki de en iyisi nasıl olur da emanet edilir. Ki bu akşam da gördük; beş gol atmak öle zor da değilmiş.

En basit 4-4-2 taktiği ile oynayan bir takıma karşı 3 stoperle çıkmış olmak, kendisine gelen hiç bir topu olumlu kullanamayan bir Mehmet Güven i ilk 11 de maça başlatmak, takımın en asistçi futbolcusunu kaleciden top almaya gidecek kadar çaresiz bırakmak, kullandığı son 5 penaltının 4 ünü gole çevirememiş bir takıma penaltı çalıştırmamak ve bu takımın hala penaltı atamaması... Bunlar gibi daha bir çok durumun sebebi Skibbe dir. Bu takımın bu halde olmasının tek sebebi doğru düzgün bir hocasının olmamasıdır.

Yönetim hala arkasındayız mesajları versin. Bu işin bu hoca ile olmayacağı apaçık ortada. Selçuk Dereli , MHK mazeret gösterildi hep bu zamana kadar çeşitli sebeplerle. Takım bir şekilde kurtardı kendisini şimdiye kadar. Artık zurnanın zırt dediği yerdeyiz. Hoca ya güvenmesek de yönetime güveniyoruz. Her ne kadar bu adamı başımıza musallat edenler bu yönetim de olsa...

15 Şubat 2009 Pazar

En tehlikeli ev aleti


Başlığı görünce muhtemelen aklınıza bıçak ya da tüp gibi şeyler -aklına bilgisayar gelenleri esefle kınıyorum-gelecektir. Yoksa ne olabilir ki başka insana zarar verebilecek. Ben kendisinden ölesiye tırsarım. Her elime aldığımda sırtımdan soğuk sular boşanır. Bir an önce işim bitsin de bırakayım gideyim diye düşünürüm hep. Hatta mümkünse yanımda bulunan başka birine kullandırırım. Çok basit olmasına rağmen çok ciddi hasarlar verebilir. Nedir efendim bu alet: Rende! Evet mutfakların vazgeçilmez alet edevatı rende. Her kullanışımda elimi de kaptıracağım korkusu kaplar her yanımı. Havuçları,turpları yarısına kadar rendeleyebilirim ancak . Kalanını yutarım hemen oracıkta. Neden bu kadar az çıktı şeklindeki sorulara kaçamak cevaplar veririm gerekirse. Ama yine de dibine kadar rendelemem hiç birini. Sizlerde sakının efendim...

7 Şubat 2009 Cumartesi

You're Beautiful!

Bana göre Türkiye'nin en güzeli. Saolsun bizi de onu izleme zevkinden mahrum bırakmıyor dizileriyle. Sadece onun varlığı bile başlı başına bir izlenme sebebi. Ama koştuğu sahnelerde kanal değiştirilmeli...

Sıradaki şarkı onun için gelsin :

James Blunt - You're Beautiful


6 Şubat 2009 Cuma

Vah vah!


Başlık zannettiğiniz gibi bir acıma ikilemesi değil. Dizilerde sürekli karşımıza çıkan Ceza'nın söylediği "Fark var" şarkısının İbo Show versiyonu. Ceza geçen hafta İbo show un Gazze ye yardım için düzenlediği programa katılarak şarkı söyledi. Ve İbrahim Tatlıses de eşlik etmeye çalıştı. Sonuç bu... Ceza nın rap e kattıklarını değerlendirmiştim daha önce. Beni yerlere yatıran bu olay da yazdıklarımdan sonra hoşuma gitti doğrusu. Haklı çıkmak güzel şey...

Mouse


Hayatımıza girdi artık en teknolojik noktadan bu mouse denen icat. E bilgisayarın olmazsa olmazı malum. hiç bilgisayar kullanmayı bilmeyen biri bile az buçuk oynatamayı bilir. Geçen gün köşe yazısı okusun diye anneme laptopu hazırladım. Fazla anlamaz çünkü bilgisayar olaylarından. Biraz sonra geldim bir baktım touchpad ile coşmuş, hürriyet'in sayfalarında dolanıyor. 

Sanırım gayet kullanışlı bir alet mouse. Eskiden içinde top vardı bunların. O top hareket ettikçe algılayıp isteklerimiz doğrultusunda hareket ediyordu. Sonra optik mouse kablosuz mouse falan çıktı iyice ilerledi. Eskiden çalışmayınca hemen topu çıkarılırdı. En azından ben öyle yapıyorum. Şöyle bir inceden silip tekrar takıyodum. 

Ha birde kablosuz mouse olayı çıktı. Eskiden vardı kablolu ne güzel. Ben şahsen kablosuz mouse'a erken geçenlerdenim. Kahretsin ki odada top oyanayan bir yapım var. Topun her çarpışında çat mouse gidiyodu yere. Kaç mouse eskittim öyle sayısı belli değil.

5 Şubat 2009 Perşembe

Doğu'yor!


Bir kaç gün önce İran , tamamiyle kendi üretimi olan ilk uydusunu uzaya fırlattı. Bunu başarabilen 11. ülke oldu dünya üzerinde. Tabii bu batı kanadında "yussuf yussuf" hareketlenmelere sebep oldu. Çünkü o teknolojiye ulaşabilen bir ülke pek ala uzun mesafe füzeleri de üretebilir. Ama İran her şeyin tamamiyle savunma amaçlı olduğunu açıkladı. Bugün de öğrendik ki radara yakalanmayan uçak teknolojisine erişmişler. 8 ay içerisinde ise uçakları semayı süsleyecekmiş.Aynı açıklama tekrar yapıldı "tamamen savunma amaçlı". Herhalde çıkıp da "gelioz olm ananızı ...cez" diyecek değillerdi.

Batı ne kadar tedirgin oldu bilemem ama açıkcası bu gelişmeler benim hoşuma gitti. Yanıbaşımızda , dostumuz gözükenlerden daha çok bize benzeyen bir komşu devletin olması bence ilerisi için büyük önem taşıyor. Ne de olsa ülkemiz çok büyük bir "jeopolitik" öneme sahip değil mi...

3 Şubat 2009 Salı

Mehmet Güven ve Penaltıyı Yerden Atmak

Başlığın böyle olası sebebi Kurt'un isteğidir. Bu böyle biline. Sivasspor yarı finale yükseldi Galatasaray'ı penaltılarda eleyerek. Maç yazısı yazmıycam, onu herker yazıyor zaten. 
                                                              fotoğraf hürriyet.com'dan alınmıştır

Ben bu oyunu gözüm kapalı, hatta uçarak oynarım mı demek istiyor acaba bu fotoğrafta Mehmet Güven. Bir ön liberoda olması gereken özellikler neledir? Oyunun iki tarafına da optimum katkıyı yapabilmesi adeta bir köprü olabilmesi. İyi pas yapabilmek, top çalma sezisinin iyi olması ve bol mücadele. Peki Mehmet'te bunların hangisi var sorarım size. 

Bu maç Sabri yok diye sevinmiştim açıkçası. Duran toplar daha düzgün kullanılır, sağ kanada gelen her top Sivas'ın yollarına , çıkayım dağlarına gitmez diye düşündüm. Ama sağolsun Mehmet iyi niyetinden 'siz şimdi alışık değilsiniz, vücudunuz kabul etmez. Sabri'nin görevini yerine getiriyim' diye düşünmüş olacak ki her duran topta saçmaladı, ayağına aldığı çoğu topu olumsuz kullandı. Ama ondan sonra da demesin 'bana şans verilmiyor' diye. Değerlendiremiyorsun işte. Bu takımın alt yapısından Özgürcan'lar Cafercan'lar ve daha nice futbolcular gitti. Sen bulduğun şansları kullanamazsan olmaz o iş.

3-1 kazandı penaltılarla Sivasspor. 3 penaltı kurtardı Petkovic. Hakkını yemeyelim hakemlere çaktırmadan (!) her penaltıda 2 metre öne çıkması falan gayet güzeldi. Ama penaltıyı atanlara bir çift sözüm var. Profesyonel futbolcu değilim. Ama az buçuk anlarım gibime geliyor. Penaltıyı havadan atmak zor tahminimce. Yerden köşeye sert atmak mantıklı olan. Ama özellikle Yaser ile Ümit ve Arda penaltıları çok lakayit attılar. Ne köşeye gitti ne sert gitti vuruşlar. Ben ekran başında çıldırdım. Takıma penaltı çalıştırmak çalıştırmamak ne kadar doğru tartışılır ama böyle penaltı atılmaz onu belirtiyim. Ulan Yaser!


1 Şubat 2009 Pazar

Benziyor bu adamlar...



Dominic Purcell ve Mehmet Yıldız